Otizm; yaşamın erken dönemlerinde başlayan ve yaşam boyu süren sosyal ilişkiler, iletişim, davranış ve bilişsel gelişmede gecikme ve sapma gibi özellikler gösteren nöropsikiyatrik bir bozukluk olarak kabul edilir.
Yaklaşık her 150 çocuktan birinin otizmden etkilendiği düşünülmektedir.
Psikolojik ve fizyolojik araştırmalar otistiklerin daha zengin bir iç dünyası olmadığını, buna karşın beyinlerini normal bir bireyden çok farklı kılan biyolojik bir bozukluğun kurbanı olduklarını göstermiştir. Ancak otistiklerle duygusal iletişim kurmak imkansız değildir. İşte bu nedenle bizler, otistiklerin yaşamlarını kolaylaştırabiliriz.
Otizme nelerin yol açtığı konusunda henüz net bir bilgi yoktur. Otizmin tam nedeni bilinmemektedir. Otizmin anne-babadan kalıtım yoluyla geçmiş olabileceğinden kuşkulanılmaktadır. Bu konuda yapılan birden fazla araştırmaya rağmen otizmin geni bulunamamıştır. Otizmin çevresel faktörlerin tetiklediği düşünülmektedir. Otizme her çeşit toplumda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır, dolayısıyla bu özelliklerin hiç birinin otizmle ilişkili olmadığı kabul edilmiştir. Buna dayanarak otizmin çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin ekonomik koşulu ile ilgisi ve ilişkisi yoktur.
Amerikan Psikiyatri Birliğinin 2000 yılında yayımladığı klavuza göre otizm spekturum bozukluğu kapsamında 5’e ayrılır. Bunlar:
1 – Otistik Bozukluk: Sosyal ilişki, iletişim ve hayali oyunlar kurma konularındaki bozukluklar, ilk üç yaş içinde ortaya çıkar. Basmakalıp davranışlar, ilgiler ve aktiviteler görülür.
2 – Asperger Sendromu: Sosyal iletişimde bozukluklar, kısıtlı ilgi alanları ve faaliyetler/ses tonları monoton ve mekanik olmakla beraber dil gelişiminde gecikme olmaması, test edildiği zaman ortalamadan yükseğe kadar uzanabilen zeka düzeyi bulguları ile karakterize edilir.
3 – Başka Şekilde Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk: Bu tanı çocuk belli bir teşhis alamadığı, fakat pekçok alanda gelişim bozukluğu gösterdiği zaman söz konusudur.
4 – Çocukluk Dezentegratif Bozukluğu: Çocuk ilk 2 yılda normal gelişim göstermektedir.Sonrasında 2 veya daha fazla alanda önceki kazanılmış alışkanlıklarda kayıp başlar.(dil kullanımı, sosyal etkileşim, motor beceriler, idrar ve kaka kontrolü)
5 – Rett Sendromu: İlerleyen bir bozukluktur. Çocuk ilk yıllarda normal bir gelişim gösterir. 1-4 yaşlarından itibaren kazandığı pek çok beceri geriler, ellerinin amacına uygun kullanımı giderek yerini tekrarlayan el hareketlerine bırakır. Bugüne kadar yalnızca kız çocuklarda görülmüştür.
Otizm tanısını sadece konunun uzmanları tarafından konulabilir.
Erken yaşta tanı konması, eğitime de erken başlanması açısından önemlidir. Erken tanı ve erken eğitimle otizmli bireyin yetersizlik derecesi düşürülebilir.
Dünyadaki başarılı programlar bu işbirliğini dil ve konuşma terapisti, psikolog, öğretmenler (sınıf öğretmeni ve özel eğitim öğretmeni), okul psikoloğu, aileler, odyolog, ve gerektiğinde diğer meslek uzmanlarının katılımıyla gerçekleştirmektedir.
Otizmli çocukların özellikle sözel ve sözel olmayan sosyal iletişim (dil-konuşma ve etkileşim) yetersizliklerinin en temel tanı ölçütü olarak kabul edildiği göz önüne alındığında, tanıda disiplinlerarası işbirliğine gereksinim vardır.
Başta Amerika olmak üzere pek çok ülkede dil ve konuşma terapisti öncelikle önleme, erken tanı/ayırıcı-tanı ve değerlendirme sürecinde ekibin en kritik rolünü üstelenmektedir.
Çocuk ruh hastalıkları uzmanı: Çocuk ruh hastalıkları uzmanı, çocuk ruh sağlığını değerlendiren, tanılayan ve tedavi eden doktordur. Çocuğunuzu gözler, sizinle görüşme yapar, tanı ölçütlerine göre çocuğunuzu değerlendirir, tıbbi muayenesini yapar ve tanısını koyar.
Gerekirse tıbbi tetkik ve ilaç tedavisi önerir. İlaç, eğitime destek ve istenmeyen hareketleri kontrol altına almak amacıyla verilir. Otizmin ilaçla tedavisi henüz mümkün değildir. Değişiklikleri takip edebilmesi, gerekli düzenlemeleri yapabilmesi için düzenli aralıklarla (yılda bir ya da iki kez) çocuğu çocuk ruh hastalıkları uzmanına götürmek gereklidir.
Çocuk nörologu: Çocuk nörologu çocuklardaki beyin ve sinir sistemi sorunlarının uzmanıdır. Çocuk nörologu da otizme ilişkin değerlendirme yapabilir. Ayrıca, çocuğunuzda otizmle ilişkili olabilecek bazı hastalıkların (sara nöbetleri gibi) olduğu ya da otizm dışında başka sorunların varlığı düşünülürse, çocuk nörologu tarafından bazı tıbbi tetkikler (MR, BT, EEG vb.) ve tedaviler de yapılabilir.
Otizmli çocukların yalnızca dörtte birinde bu tür sorunlar görülür. Çocuk henüz otizm tanısı almamışsa, çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları anabilim dalı veya çocuk nörolojisi anabilim dalı bulunan bulunan üniversite hastanelerine ya da devlet hastanelerinin ilgili kliniklerine başvurulabilmektedir.
Çocuk otizm tanısı alırsa, engelli sağlık kurulu raporu alınmaktadır. Engelli sağlık kurulu raporu almak için; engelli sağlık kurulu bulunan bir hastaneye başvurmak gerekmektedir.
Engelli sağlık kurulu; iç hastalıkları, göz hastalıkları, kulak-burunboğaz, genel cerrahi veya ortopedi, nöroloji veya ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarından oluşur.
Tedavide amaç, çocuğun yaşına uygun iletişim, dil, konuşma, bilişsel ve sosyal ve akademik becerilerini geliştirmesini sağlamaktır.
Bu amaçla sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerini geliştirmeye yönelik özel eğitim programları, dil ve iletişim terapileri olabildiğince erken dönemde başlatılmalı.
Bu sorunlara yönelik ilaç tedavilerinin olumlu etkilerini ortaya koyan çok sayıda bilimsel çalışma mevcut.
Özetle erken tanı, zamanında ve uygun müdahale ve düzenli takip tedavi sonucunu etkileyen çok önemli faktörler.
Literatürde otizmin ilaçla tedavisini kanıtlayan herhangi bilimsel çalışma henüz bulunmamaktadır. Günümüz koşullarında bunun mümkün olmadığı ancak dikkat eksikliği, hiperaktivite, uyum, öğrenme ve davranış sorunlarını ilaçla kontrol altına almanın gerektiği durumlar olmaktadır.
Otizm belirtileri erken tanı ve yoğun eğitim programları (terapi ve öğretim) sayesinde azaltılıp ortadan kaldırılmaktadır. Otizm, terapiler, davranışsal modifikasyonlar, uygun yaklaşımlar, beceri geliştirme, uyum ve toplumsal yaşam becerileri edinme, gelişimsel uygulamalar vb. ile çoğu olumsuz davranışsal özellikler değiştirilebilmektedir.
Otizmin tedavisi konusunda yapılan birçok çalışmanın sonucunda en iyi tedavinin en azından şu an için özel eğitim, dil ve konuşma terapisi olduğu anlaşılmıştır. Doktorların yazdığı ilaçlar da dahil olmak üzere diğer tüm yöntemler çocuğun eğitimini desteklemek için kullanılır.
Bu nedenle, hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, bunun yanında erken, yoğun ve sürekli eğitim şarttır