Hiperaktivite denilince akla ilk gelen; yerinde duramayan, çok hareketli, aceleci gibi yaşına ve bulunduğu ortamda diğer çocuklara ve kişilere göre aşırılık gösteren durum olarak tanımlanır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu aşırı hareketlilik, dikkat sorunları ve istekleri erteleyememe (dürtüsellik) belirtileriyle ortaya çıkan bir psikiatrik bozukluktur. Hiperaktivite bir öğrenme güçlüğü olmamakla birlikte öğrenmeye engel olan davranışsal, dürtüsel ve dikkatin sürdürülemediği biyolojik ve genetik kökenli farklı yapılanma gösteren beyin fonksiyonlarıdır.
Bir çocukta bir gençte veya erişkinde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu var denilebilmesi için bu belirtilerin yedi yaşından önceden beri bulunması, normal bir kişiden olandan çok daha şiddetli düzeyde görülmesi gereklidir.
Aşırı hareketlilik, dikkat dağınıklığı ve isteklerini erteleyememe belirtileri kişinin günlük yaşamını etkileyecek boyutta olmalıdır.
Örneğin, 5 yaşındaki bir çocuğun erişkinlerinden daha hareketli olması ve dikkatinin çok daha çabuk dağılması normaldir. Ancak bu hareketlilik ve dikkat dağınıklığı akranlarıyla karşılaştırıldığında çok daha fazlaysa, oyun oynamasına ve akranlarıyla sağlıklı ilişki kurmasına engel oluşturuyorsa Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’ndan söz edilebilir.
Hiperaktivite serüveni neredeyse anne karnındayken başlar. Ultrason görüntülerinde sürekli dönen, tam poz verecek iken hareketlenen bebek, tekmelemeler ile anneye zor anlar yaşatır. Doğduktan sonra zor uyuma, çok ağlama, zor yatışma sık görülür.
Misafirliklerin korkulu rüyası olduğu için hem aileyi zor durumda bırakır hem de uyum sorunu yüzünden dışlanmaya başlanır. Çok sevimli sempatik halleri artık göze batan geçimsizlik ve davranış sorunlarına yol açar, arkadaşları ile iletişim kurarken yanlış anlaşılamaya başlanır. Yaşı altı yedi olduğunda tabi ki okulda öğretmenleri ve arkadaşları ile başlayan sorunları sinirli, gergin, sabırsız, inatçı, tutturan, çok konuşan, söz söylenirken araya giren hiç duymuyormuş gibi görünen hareketlilik dürtüsellik ve dikkat dağınıklığı başlar.
Ders yoğunluğunun artması ile birlikte zor ödev yapma derste oturamama, sürekli bir şey kaybetme, koşuşturmaya bağlı ter içinde sırılsıklam olma, hastalanma başlar.
Okul çağına kadar çok enerjik, çok hareketli, çok sakar, çok yaramaz babası da böyleymiş sonra düzelir ne de olsa çocuk diye fark edilmeyen hiperaktif çocuk okulun başlaması ile birlikte uyum, performans göstermesi gereken farklı bir alana geçtiği için şikayetlenmeler de artar.
Okuldayken yerinde duramayıp dışarı çıkmak oynamak isteyen, arkadaşlarına sürekli dokunsal, sözel uyaran vererek uyaran arayışına giren, dikkatini derse verememe ve sürdürememe sorunu ile dersi anlayamayan, çok sıkıldığı için oflayıp, puflayan, arkadaşları ve öğretmeni tarafından sürekli uyarılan uyumsuz çocuk gibi tanımlanırlar. Veli toplantısı çok zor geçer genelde şunlar söylenir.
“Derste çok konuşuyor, eli dursa ayağı durmuyor, benim dikkatimi dağıtıyor, uyarılarımı dikkate almıyor, ceza vermekten bıktım, yazısı çok kötü, ödevler hep eksik, aslında dersi dinlese çok zeki istese çok başarılı, sınavlarda zor soruları yapıyor en kolayında hata yapıyor, soruları yanlış ve eksik okuyor, dikkat vermiyor, acele ediyor, ders başarısı günden güne düşüyor, böyle devam ederse sınıfta kalacak”
Hiperaktif çocuğun ev yaşamında artık sorumluluk alması gereken, uyumlu, disiplinli ders çalışması gereken, yavaş yavaş bireyselleşmeye başladığı ergenlik süreciyle birlikte aile bireyleri ile çatışma sıklığı artan sürece girer.
Erkek çocuklarında hiperaktivite daha çok görülmektedir. Ergenlikten genç erişkinliğe doğru hiperaktivitede çok ciddi azalma olurken ona bağlı dikkat eksikliğinde aynı şekilde yeterince azalma olmamaktadır. Buda iş ve ilişki kurmada dikkat sorunu olarak ve sosyal davranım sorunlarını yetişkinliğe taşımaktadır. Antisosyal davranım sorunları olarak kavgacı, sınırlarını bilmeyen, dürtüsel gelişi güzel konuşma ve davranışlar, arkadaş edinme ve ilişkiyi sürdürmede sorunlar gibi psikososyal gelişim, iletişim yetersizlikleri gösterebiliyor.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu nedeni bilinmeyen heterojen bir bozukluktur. Frajil-X, fetal alkol sendromu, çok düşük doğum ağırlığı ve daha seyrek olarak da genetik kökenli tiroid bozuklukları gibi durumlar Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu belirtileri gösterirler. Ancak böylesi olgular tüm Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Konu ile ilgili araştırmalarda bazı olası sebepler ileri sürülmektedir:
Genetik ilişki ile veriler ilk defa bu çocukların yakınları ile yapılan çalışmalardan elde edilmiştir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların birinci derecede akrabalarında bu bozukluğa 4-5 kat daha sık rastlanmaktadır. Özellikle birinci ve ikinci derece akrabalar ile yapılan aile çalışmaları hiperaktif çocukların ailelerinde antisosyal kişilik bozukluğu, histeri, alkolizm ve madde kullanımının daha sık olduğunu ortaya koymaktadır.
“Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” ülkemizde toplum tarafından yaygın olarak bilinmemesine karşın tüm dünyada çok uzun yıllardan beri bilinen bir bozukluktur.Bu bozukluk ilk olarak 1902 yılında George Stil adındaki bir İngiliz doktor tarafından tanımlanmıştır. O yıllarda, bu bozukluğun, sadece çocukların yetiştirilmesindeki yanlış tutumlara bağlı “yaramazlık” sorunu olduğu ve sadece ailenin çocuğa çok sert davranmasıyla çözülebileceğine inanılmaktaydı. Oysa ki günümüzde çok sert tutumların “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu” belirtilerini azalmaktan çok arttırabileceği, özellikle dayağın sorunu içinden çıkılmaz bir hale dönüştürdüğünü görmüştür.
Öncelikle uzman bir doktora gidilmesi gerekir. Uzman doktor çeşitli ilaç tedavileri veya önerilerle en doğru teşhis ve tedaviyi kuracaktır.
Çocuklarınızı ise sizin desteğiniz ve yardımınızla tedavi edecektir.
Aşırı yoğun iş ve okul hayatında ki stres, kaygı ve yetersiz beslenme sonucu vücudun vitaminsiz kalması da dikkat eksikliğine sebep olabilir.
Bu yağlar hafızayı güçlendirerek beyni korur.
İçindeki demir oranı dikkat eksikliğine iyi gelir ve beyni güçlendirir.
Kan şekerini dengeleyerek hafızayı güçlendiren tahıl en önemli besin kaynaklarından biridir.
Hafızayı güçlendirip beyni koruyarak dikkat eksikliğine iyi gelir.
Genellikle öğrencilere büyük sınavlardan önce balla karıştırarak verilen ceviz kuvvet verir, konsantrasyonu arttır.
Öğrenme gücünü ve hafızayı geliştiriyor. Ayrıca sadece sardalyada bulunan koline kimyasalı beyin için önemlidir.
Beyin hücrelerini geliştirip hafızanın güçlenmesini sağlayan kolin maddesi içeren yumurta, haftada 3 kez sabah omlet veya haşlanmış olarak yenilmeli.